Home Türk Astrolojisi

Türk Astrolojisi

Klasik AstrolojiModern Astroloji Hint Astrolojisi Ruhsal Astroloji – Çin Astrolojisi Osmanlı AstrolojisiCeltik Astrolojisi Ari Astroloji – Türk AstrolojisiBabil Astrolojisi Birmanya Astrolojisi –  Maya Astrolojisi – Uranyen AstrolojisiMısır Astrolojisi Tibet Astrolojisi Helenistik Astrolojisi – Kabalistik AstrolojisiKatarcik Astrolojisi Kızılderili Astrolojisi – Ezoterik Astrolojisi

 


 

TÜRK ASTROLOJİSİ

turk
Türk astrolojisi aslında Karaçay beyliğinden bize kalan belki de en eski astroloji sistemidir.

Türk Astrolojisinin temeli Mu kıtasına dayanır.

Fakat Mu kıtası çok hızlı bir şekilde önce patlayıp sonra battığı için bu kıtadan doğrudan bilgi aktarımı olamamıştır.

Mu kıtası batmadan önce bütün dünyada koloniler kurmuş ve zamanla bu koloniler imparatorluğa dönüşmüştür.

En büyük kolonileri Atlantis ve Uygur imparatorlukları olmuştur.

Atlas okyanusunda büyük bir kıta olan Atlantis de aşağı yukarı aynı zamanda Mu ile batmış, insanları bütün okült bilimleriyle o zamanın Mısır ve Ortadoğu’suna gelip daha önce Mu kıtasından gelenlerle karma bir kültür oluşturmuşlardır.

Fakat bu tufan öncesi zamanların en büyük imparatorluğu bütün Asya’yı kapsayan Uygur imparatorluğu idi.

Bu insanlar daha sonra Hindistana ve oradan da deniz üzerinden Ortadoğu’ya ve Mısır’a geçmişlerdir.

İşte Mu imparatorluğundan kalan bütün ilmi bilgi bu Uygur imparatorluğuna geçmiş ve devamı olan ön Türklere ulaşmıştır.

Dolayısıyla tufan öncesi zamanlardan gelen Türk astrolojisi en eski astrolojik sistemdir.

Zaten Türk astrolojisinin temelini teşkil eden 10 günlük burç sistemi ve yıllık burç döngü sistemi sonradan gelen
Batı ve Çin astrolojilerinin temellerini oluşturmuştur.

Nart-Karaçaylıların buradaki rolü, bu eski Türk astroloji sistemini uygulayan son Türk boylarından biri olmalarıdır.

Onların bilgileri Ruslara geçmiş, oradan da günümüz Türkçe’sine çevrilmiştir.

Eski zamanlarda yaşayan halklar dünyadan kolayca gözlemlenebilen yedi gezegene önem vermişlerdir.

Bunlar Güneş’e (Kün), Ay’a (Ay), Merkür’e (Cüzen), Çoban Yıldızı’na (Çolpan), Mars’a (Cetegey), Jüpiter’e (Tennir), Satürn’e (Keram) olmuştur.

Şu anki bilgilere göre; Haldeyler, Vavilonlular, Mısırlılar ve Asurlular bu alandaki ilerlemelerini, sayılan gezegenler sayesinde yapmışlardı.

Sonraki zamanlarda ise (astroloji Batı dünyasına yayıldıktan sonra) Neptün (Tepmez), Plüton (Dugun), Prozerpina (Anmat), Karan (Lilit), Uranüs (Kontuk) gibi gezegenler de keşfedilmişti.

Nart-Karaçayların eski astrolojisinde, bilimsel dünyada geç fark edilen Karan (Lilit) gezegeni yer almaktadır.
Nart-Hunlarının 36 burçlu sistemlerine 12 gezegen ve 36 yıldız grubu girmektedir. 
Eski Türkler, yeni çağda ancak keşfedilen sistemi binlerce yıl önce kullanmışlardır.
Hun astrolojisi, 36 yıldız grubu, 36 gökyüzü derecesi, güneşin gökyüzünde hareket ettiği 36 dereceden oluşur.
Ortalama her burç 10 ile 12 gün kapsar. İlk burç 21 Mart ile baharın başlangıcı olan Toruk’tur.

Hun inanç sisteminde bir başka önemli sayı ise 9 ‘dur. Kainat’ın 9 kapısından bahsedilmektedir.
Bunlardan dünya, Hun dininde güneş ile birlikte 4 sayısını temsil eder. Güneşi de sayarsak Güneş, Merkür, Venüs ve Dünya ile 4 sayısına zaten ulaşırız.
İlginç olan şudur ki, modern astronomi 9 Plüton dahil , Kupier kuşağına kadar olan alanda 9 gezegenden oluşan bir astronomik yapıyı kabul eder.
Hepimiz ilkokulda öğrenmişizdir ki, güneş sisteminde 9 gezegen vardır ve dünya 3. gezegendir. 4 sayısı aslında Hun Türklerinde “3’ten sonra gelen” olarak kabul edilir. Ve her şey 4 çarpan üzerine çalışır.
Bunlar ise ateş, toprak hava ve su 4 kutsal element, ilkbahar, sonbahar, yaz ve kış şeklinde 4 mevsim ile sembolize edilir.<br><br>

Hun ve Uygur Türklerinde 9 defa 4 güneş yılı yaşayan insan artık yetişkindir.

18 defa 4 güneş yılı yaşayan insan ise, bedeninden artık yaşam enerjisinin çekildiği güçsüz bir bireydir.

Bunlarda 9 , 4 ve 36 ve onların çarpılmasından oluşan sayılar çeşitli şekilde mitolojik motiflerde görülür.

36; aslında doğumdan itibaren her yıl bir burcu temsil ederek ulaşılan 36 yaş ile ilgilidir. 36 bunları temsil ederken 9; güneş sistemindeki gezegen sayısını , 4 ise gökyüzünde güneşin kendisini göstermiş olduğu 4 evreyi yani mevsimleri temsil eder.

Bunun yanında eski Hun kayıtları 9 ve 4 sayısı ve 36’nın çocuk doğumu ve ay döngüsü ile de alakalı olduğunu gösterir.

Bildiğimiz bir şey vardır; insan annesinin karnında 36 hafta yani 4×9 ay kalmaktadır.

Gördüğünüz gibi İslam öncesi Türk kültürü, çok derin anlamları olan arketiplere ve mitolojik değerlere sahiptir.

Bazı astronomik gerçeklikler mitolojik bilgilerin ışığı altında gizlenmiş, kulaktan kulağa yayılarak tüm toplumun bilincine kazınmıştır.
Kültürümüzün derinliklerini incelediğimizde buna benzeyen pek çok ilginç detay ile karşılaşırız.