Esma-ül Hüsna ‘nın manası, Allah’ın güzel isimleri demektir. Arapça’da “isim” kelimesinin çoğulu olan “esmâ” ile, “güzel, en güzel” anlamına gelen “hüsnâ” kelimeleriyle oluşan “Esmâ’ül Hüsnâ” terimi Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde Allah-ü Teala’ya nisbet edilen isimleri ifade eder.
Sırdır her bir isim, İçinde ki hazineye vakıf olana…
Kah dönmeli Mevlana gibi, kah zikretmeli Yunus gibi…
Dil söyler, kalp dolaşır durur pervane gibi…
“Allah âdın zikredelim evvelâ, Vâcib oldu cümle işde her kulâ,
Allah âdın her kim ol evvel anâ, Her işi âsân ider Allah ona” (Mevlid)
Esma’ül Hüsna Yaratıcının zatını ve sıfatlarını belirten çeşitli kutsi kelimelerdir. Kutsal kaynaklarda geçen esmaların toplamı doksan dokuzdur. Bu adların dışında da Allah’ın binbir adı olduğunu söyleyen keşif ehli ve evliyalar olmuştur.
Her Esma bir sırdır aslında anlayana. Bu sırra vakıf olmak için Arif olmak gerekmez. Önemli olan esma’ül hüsna çalışmalarını ve nasıl çalışılacağını bilmek gereklidir.
“De ki: “İster Allah deyin, ister Rahman deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O’nundur.” (İsra Suresi 110. Ayet)
Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah’a hangi ismi ile dua edilirse edilsin; O’nun katında yapılan duanın ve kendisine açılan ellerin bir değeri, önemi ve yeri vardır. İster Allah diyerek dua edin, ister Rahman diyerek yalvarıp yakarın; hepsi bir kapıya çıkar. En güzel isimlerin sahibi için kendisine edilen duaların önemi büyüktür.
Geçmişten günümüze bakıldığında, her dönemde Esmaların değerinin çok önemli olduğu görülür. Peygamber Efendimiz’den (S.A.V.) nakledilen bir hadiste şöyle der:
“Allah’ın 99 ismi vardır. Her kim bu isimleri sayarsa, anlarsa, ezberlerse cennete girer.”(Buhari, Müslim, Tırmizi)
Peygamberimiz bu isimlerle dua edilmesini sık sık tekrarlayarak, özellikle bu isimlerle dua edildiği vakit, duaların kabul edilmesinde isimlerin vesile olacağını vurgulamıştır. Bu hadisten de anlaşılıyor ki; Esma’ül Hüsna‘da yer alan isimlerin yeri ve önemi aslında bizim anlayacağımızdan ve hatta kavrayacağımızdan daha geniş ve büyüktür. Kimi alimler bir çok sohbetlerinde üzerinde durmuşlardır ki, Esmaların her insanda tecellileri vardır. Önemli olan o tecellilere ulaşmak ve ona göre hareket etmektir. Kimi alimler ise Esmaların sürekli okunmasının zararı olacağını savunmuşlardır. İşte bu konu insanların kafasını oldukça karıştırmış ve esmaların nasıl okunacağı ve neye göre okunacağı sorusu gündeme gelmiştir. Kısacası İnsanları Esma okumaktan korkutmaya kadar yol açmıştır bazı söylentiler…
Allah’a güzel isimleri ile dua etmek 2 şekilde olur.
Birincisi, bu isimlerden biri, birkaçı veya hepsi ile O’nu yüceltmek, övmek ve zikretmek şeklindedir. Bu usulde sayı yoktur, kalbinden geçen kadarı vardır…
İkincisi de, bu güzel isimlerle Allah Teala’dan bir şey istemek, ilahı huzura ihtiyaç ve dertlerimizi açmak, onlarla yalvarmak şeklinde olur. Bu usulde esmaların sayıları ve okuma saatleri vardır…
İşte kafalarda soru işareti yaratan kısımda budur. Allah’tan bir şey beklemeden edilen dualar olsun, çekilen esma zikirleri olsun herhangi bir sayı gözetilmez. Ancak, eğer bir muradın oluşu, bir dileğin gerçekleşmesi, önem taşıyan bir isteğin hak huzuruna varmasında esmalardan yardım alınacaksa; bir alim yahut mürşit tarafından tavsiye edilerek, bazı gün yada gecelerde özel olarak ebcedsel hesaba dayanan esma zikri çekilebilir. İşte burada zikir sayısı ve günü hatta gecesi bellidir. Bu durumunda belli kural ve kaideleri vardır ki; esmayı zikrederken bunlara uyulması mutlaka tavsiye edilir.
Esma’ül Hüsna’yı Vird Edinmek, Okumak…
Esma’ül Hüsna‘yı okumanın çok değişik yolları vardır. En büyük sır da esmaların ebcet sayısınca anılmasındadır. Bir başka yol da esmaların ebced sayı değerini kendisiyle çarpıp çıkan sonuç kadar onu anmaktır; bu durum ism-i azam gibi bir şeydir ve bunda çok büyük bir sır vardır. Asıl sır buradadır. Sözgelimi “Allah” esmasının ebcedsel sayı değeri altmış altıdır. Altmış altıyı kendisiyle çarparsak dört bin üçyüz elli altı rakamına ulaşırız. İşte Allah esmasını bu sayı kadar anmakta çok azametli sırlar vardır.
Sufi müritler özellikle mürşitlerinin önerdiği virdleri yaparak bu sırra ulaşmaya çalışırlar. Dilerlerse herhangi bir esmayı şefaatçi ve vasıta kılarak amaçları için çalışabilirler. Sufizm yoluna olan kimseler esmalardan dilediklerini çalışırlar; çünkü onlar esma yoluna bağlanmış insanlardır.Esma’ül Hüsna çalışılırken abdestli olunmalıdır. İlk önce gözler kapatılmalı yavaş yavaş vucut gevşetilerek yoğunlaşılmalıdır. Tamamen düşüncelerden arınıp kendini yok olmuş bilerek hatta evreni de yok bilerek çalışılan esma seri bir şekilde okuyanları amaçlarına ulaştırır. Esma, güneşe benzeyen bir nur gibi düşünülüp o ışık altında kalındığı düşünülerek çalışılmalıdır. Yoğunlaşmayı başaranlar korkunç bir zafer kazanırlar. Esmaların bütün yararlarına çok seri bir şekilde ulaşırlar. Esmaları böyle çalışmak gerekir. Gaflet ve vesvese içinde yapılan zikrin sevaptan başka bir yararı yoktur.
Her esma ebcedsel sayı değeriyle şifrelenmiştir. Bu sayılarda mucize sırlar vardır. Ebcedsel sayı değeriyle verilen herhangi bir esmayı, tekrar aynı sayıyla çarpıp çıkan sayı değerince eksik fazla olmadan anmakta, söylemede ism-i azam sırları vardır.Bu sayı bereketiyle ruhani alemlerin kapıları açılır ve esmanın sırları ortaya çıkar. Nasıl ki bir anahtarın küçük bir dişlisi olmadan kapılar açılmıyorsa bunun gibi esmayı belli bir sayı düzeninde çalışmamak da aynı sonucu doğurur. Yıllar geçse de hiçbir sır açığa çıkmaz. Her esma sayısal bir mucizedir, gayp kapılarının kildidir. Kapalı kapıların açılması için de her esmanın sayısal değeri çok önemlidir.
Esma’ül Hüsna’nın Vazifeli Ruhanileri Vardır…
Esma’ül Hüsna‘nın Allah tarafından “görevlendirilimiş” ruhanileri var. Bunlar cinniler yada melekler taifesinden de olabilmektedir. Esmalardan herhangi biriyle yoğun olarak Allahı zikredenlere o esmanın görevlileri olan ruhaniler yardıma gelirler. Bunlar cinniler, melekler taifesinden de olabilirler. Hiçbir esma-yı hüsna yok ki onun görevli ruhanileri olmamış olsun. Bu Kuran-ı Kerim ayetleri ve süreleri için de geçerlidir. Ruhaniler esmaların sırrına mazhardırlar.
Esmalar ve Dualar Yoğunlaşarak Yapılınca Etkili Olur…
Dua ya da Esmalar inanarak, yoğunlaşılarak yapılmadığı zaman beklenen yararlar ortaya çıkmaz. Dua edecek olan kişi haram lokma yememeli, gıybet etmemeli ya da dinlememelidir. Dua zamanı için yatsı sonrası ya da sabah namazı farzıyla sünneti arası kırk gün aksatılmadan duaya devam edilmelidir. Dua edecek kişi ilk önce temiz bir elbise giymeli abdestli olarak kıbleye karşı oturmalı birinci aşamada gözler kapalı bir şekilde kalbinde dünyaya ait ne varsa ondan uzaklaşılmalıdır. İkinci aşamada kendisini ölmüş bilip toprağın altında mahvolmuş, şanı şöhreti gitmiş şekilde düşünmelidir, buna da beş dakika devam edilmelidir. Sonra Allah’ın nurunu tecellisini sağanak sağanak yağan bir yağmur gibi düşünüp kendini de o yağmur altında ıslanıyor diyerek fikrederek yetmiş istiğfar, on bir selavat söylenip niyet edilerek “Lailahe illallah” zikriyle ihtiyaç duyulan dua esması ebcedsel sayı değerince söylenip bu isimler şefaatçi ve vasıta kılarak dua edilirse daha yedi gün geçmeden güzel sonuçlar ortaya çıkar. Bu muameleye kırk gün kadar devam edilmelidir. Dileyen vekaleten birine de dua ettirebilir. Duanın sonunda bir miktar sadaka fakire verilmeli ve dua sonucu beklenmelidir.
Allah duayı üç türlü kabul eder: Ya isteneni verir. Ya isteneni vermez daha hayırlısını verir. Ya da duayı ahiret hesabına kabul eder. Gerekirse bu muamele tekrarlanır, duada ısrarlı olmak gerekir. Allah duaya mutlaka icabet eder. Tarikatlardaki sufilerin yıllar içinde ilerleme göstermeden aynı yerde kaldıklarına sıklıkla tanık olunur. Kimi tarikat ehlinin yıllar sonra bile başladığı yerde kalması virtleri yukarıda belirtilen şekilde yapmamayla ilgilidir. İnanarak yoğunlaşarak yapılan dua ism-i azam sırrını açığa çıkarmada oldukça etkilidir. Tarikat ehili bir sufi yoğunlaşabildiği ölçüde yol alır. Yoğunlaşmak öte alemle irtibata geçmenin anahtarıdır. Ötelerle irtibata geçenlere fetih ve sır kapıları açılır. Aksi halde hiçbir ilerleme kaydedilmez. İsterse yetmiş yıl geçsin, her gün de yirmi bin esma çekilsin… Değişen hiçbir şey olmaz. Sadece virdin sevabı alınır hepsi bu… Yetmiş yıl önce nereden başlanmışsa yetmiş yıl sonra da aynı yerde kalınır. Bu durum Kur’an okunurken, namaz kılarken de geçerli olan bir muameledir. Duanın kabulü çekilen esmanın tecellisinin açığa çıkması sırrıyla ilgilidir, bunun için de inançla yoğunlaşıp duayı etmek yada esmayı çekmek gerekir…
Esma’ül Hüsna‘nın Sır olduğundan hep bahsettik. Aslında şifreli bir kilit gibidir Esmalar. Her esmanın kendine has şifresi ve kilidi vardır. İşte öenmli olan o şifreyi kırmak ve kilidi açmaktır. Kul neye ihtiyacı varsa aslında ihtiyacı olan şeyin karşılığı hep bir esmada tecelli etmiştir. Yani; Kul, yüce Rabb’ine hangi derdini açacak ise, ona uygun bir ismi zikrederek dua eder.
Mesela günahlara bulanmış fakat içi yanıp pişman olmuş bir kul elini açıp,
Ya Gaffar: Ey günahları affeden,
Ya Rahim: Ey kullarına çok acıyan,
Ya Settar: Ey günahları örten,
Ya Tevvab: Ey tövbeleri kabul eden Allahım, beni affet diyerek affını ister.
Başı darda kalıp bunalan bir kul,
Ya Rahman: Ey kullarına rahmet eden,
Ya Alim: Ey kullarının halini en iyi bilen,
Ya Hakim: Ey her işi hikmet üzere olan,
Ya Aziz: Ey her şeye ve herkese hükmü geçen,
Ya Kadir: Ey her şeye gücü yeten Allahım, benim şu sıkıntımı gider diye dua eder.
Bu güzel simler, onlar sadece Allah’a aittir. Mesela Allah hem “Kâbiz” esmasının sahibidir; kabzeden, daraltan, azaltan, hüviyetin sahibidir; hem de genişleten, “Bâsıt” esmasının sahibidir. O halde, Allah’ın “El Bâsıt” esmasının size ulaşmasını isterseniz, o zaman ufuklarınızın açıldığını, daha çok nafaka sahibi olduğunuzu göreceksiniz. Fakirlikten yana probleminiz varsa, “El Ganî” esmasını çekeceksiniz. Ganî; zengin, ihtiyacı kalmayan anlamına gelir. Öyleyse nefsinizin afetleriyle savaşmak istiyorsanız, “Allah” kelimesi yeter. Ama kendinizi her açıdan tamamlamak istiyorsanız, o zaman Esma-ül Hüsnayı kullanacaksınız. Esma-ül Hüsna ile o tek kelime olan, en kuvvetli kelime olan “Allah” kelimesini kullanmak birbirinden ayrı standartlar sağlar.
“Allah” kelimesi kendi kendinizle yapacağınız savaşın tek silahıdır. Esma’ül Hüsna, savaşın silahı değildir. Esma-ül Hüsna, sizi 99 ayrı cepheden yapılanmaya götürür.
Neyiniz eksikse onu en iyi siz bilirsiniz. Hafıza kaybınız mı var? O zaman Allah’ın “El Hafız” esmasını çekeceksiniz.
Adalet dağıtmak istiyorsanız, “El Adl” çekeceksiniz. Adaletin size karşı uygulanmasını istiyorsanız, “El Hakk” çekeceksiniz.
Yüce Allah, hangi açıdan nasıl bir eksiğiniz varsa, hepsini giderecek bütün imkanları ebced hesabı ile elinize teslim etmiş. Bu konudaki kodları kullanmanız yeterli. Bunlar, Allah’ın şifreleridir.
Bir şeyi anlamanın yollarından biri de yine onu sıkça tekrar etmektir. Tekrar edilen şeyler, hafızada yer eder. Bu şey ilahı isim ve sıfatlardan biri olunca o bir çeşit zikir olur. Zikir, zikreden kimseyi zikrettiği zat ile beraber eder.Yüce Allah’ın:
“Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim” müjdesi zikir eden için en büyük bir saadettir.
Bu isimleri nerede, ne zaman, nasıl okuyacağız?
Hayatımızın başından bugüne kadar bakalım…
Biz her gün bu isimlerle iç içe hayat sürüyoruz. Daha doğrusu biz o güzel isimlerln tecelli ve bereketiyle hayatta ve ayaktayız. Bizler ruhumuzla mana aleminde yüzerken, anne rahminde şekil alırken, doğarken, büyürken, bir ömür bu alemde yaşarken, ölürken ve öldükten sonra yeni hayatla tanışırken hep ilahı isimlerin tecellilerinde yaşıyoruz. Bize düşen, üzerimizde ve gözümüzün önünde cereyan eden şeyleri bir nebze düşünmek ve bir gerçeği farketmektir. O gerçek şudur: Alemde yüce Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek, boyun eğilecek, el açılıp bir şey istenecek başka bir ilah yoktur.
Esma’ül Hüsna’yı 99 cepheye, kapıya yada kilide benzetebiliriz. Ancak şu bir gerçek ki, tüm bu 99 isim bizleri bütüne ulaştıracak tüm imkanları 99 açıdan önümüze sermektedir. İsterseniz Allah için daima zikredin, isterseniz bir alim desteği alarak bu isimlerle dileyin. Tüm zorlukların ve kolaylıkların sahibi Allah olduğu gibi, tüm kapılar O’na açılır, tüm kapıların sahibi bir tek O’dur ve tüm kapıları sadece O açar…
İnsan olarak, Allah’ın yarattığı en şerefli, en onurlu varlıklar olarak hak ettiğimiz yerde olmamız, daha iyi yarınlara, daha sağlıklı ve mutlu günlere ulaşmamız dileği ile…