Sosyoloji, antropoloji ve dinler tarihsel çalışmalarında din ile büyü arasında, biçimsel benzerlikten hareketle ya türdeşlik, ya iç içelik yahut birbirinin kapsamında olmak biçiminde bir münasebet kurulmakta; bundan ötürü da aynı kategori içinde ele alınmaktadır.
Bunu desteklemek için de canlıların üreme ve gelişmesinde öne sürülen ‘evrim’ görüşünden hareketle, dinin büyücülüğün gelişmiş ve kurumsallaşmış bir türü olduğu iddiası dillendirilmektedir. [6] Söz gelimi büyü adına M. Zeki Pakalın’ın Larousse ansiklopedisinden naklettiği “garip bir takım tavır ve hareketlerle doğa yasalarına aykırı fiiller meydana getirmektir” şeklindeki tanım içerisine dinî bir öğe olan ‘metre�cize’ ve‘ibadetler’ de pekala girebilir ve bu öğelerden yola çıkarak din ile büyü arasında biçimsel bir benzerlik kurulabilir.
Gerçekten de din ile büyüyü eşitlemeye ve ya birbirinin tıpkı ve ya alternatifi göstermeye çalışanların, kesin delillere dayanmak yerine, anılan türden benzerliklerden yola çıktıkları görülmekte. oysa din ile büyünün işlevsel farklılıklarının yanısıra esasa tekabül eden farklılıkları da bulunur.
öte yandan dinin, büyünün fazla ötesinde toplumsal yaşamı etkilemesi ve kültürün belirleyici unsuru olması göz ardı edilmekte. Söz gelimi ünlü ingiliz şair ve düşünürü Thomas Stearns Eliot’a göre, “Ferdin kültürü, içinde olduğu sınıfın ve toplumun kültüründen soyutlanamaz.” [7] “Kültür ve dini bize 2 ayrı kuruluş olarak aldırtan şey, Yunan ve Roma kültürlerinin Hıristiyanlığın etkisi altında kalarak yeni bir sentez oluşturmalarıdır.
Bu taraflarca etki öyle büyük olmuştur ki, hem etkilenen kültür hem de Hıristiyanlığın kendisi düşünce ve uygulamada fazla değişmişlerdir.
“Daha ileri gidip kültür dediğimiz şeyin ve dinin tıpkı şeyin ayrıcalıklı yönleri olup olmadıklarını da sorabiliriz” [9] “Kültür ve dinî aynı şeyin değişik yönleri olarak tanımlamak oldukça tehlikeli bir yaklaşımdır. çünkü her 2 kelimenin beraber kullanıldıkları zaman sahip oldukları anlam, tek başına kullanıldıkları zaman îmetre edebilecekleri anlamlara kayabilir.” [on] “Kültür, aslında herhangi bir toplumun dininin yapılmış bir şeklidir.” [8]
Bu durumda din ile büyü içinde, görünüşün ötesindeki esas farklılıkların tespiti ciddiyet kazanmaktadır. Büyünün çok sayıda özelliğini sıralamak mümkünse de ‘kuvvet istemi’, ‘güvence temini’ ve ‘bireysel merakların tatmini’ şeklindeki üç işlevsel özelliğinin esas ve belirleyici olduğu söylenebilir. Bu özelliği ile de büyü, dinden ayrılmaktadır