Beddua Etmek Günah Mı, Beddua Yerine Ulaşır Mı? Ulaşmaz Mı?
Öncelikle Beddua etmek ne demektir ona bakalım…
Beddua, Bir sebepten dolayı herhangi bir kimse hakkında kötümser istek ve temennide bulunmak, hayır duasının tam tersidir.
İnsanın, kendisi veya başkaları aleyhinde “Allah kahretsin, Allah belanı versin, Allah sana Lanet etsin” gibi ifadelerle yaptığı dualara denir. Lanet okumak, ayrıca Allah’ın rahmetinden yoksun kalınmasını dilemekle aynı anlamı taşır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Hadis-i Şeriflerden rivayetle buyuruyorlar: Şu üç kişinin duası red olmaz: Çok zikreden, mazlum ve adil idareci. (Beyheki)
Şu üç kişinin duası kabul olur: Ana baba, yolcu ve mazlum. (İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi)
Mazlumun, zulme uğrayanı günahkar bile olsa Allah’ın nezdinde duası kabuldür.Onun günahkarlığı kendi aleyhinedir…
Beddua etmek; Dost-düşman kime karşı olursa olsun, beddua etmek, lanetlemek, kötülemek, birisinin kötü olması ve başına kötülük gelmesi için dua etmek ve hakkında kötülük istemek demektir. Beddua konumunda olan kişinin iki hali vardır:
Ya haklıdır, ya haksızdır…
Haksız ise, beddua yapmakla haddini aşmış ve hatta zulüm yapmış olmaktadır ve bu haramdır. Çünkü haksız beddua ancak “su-i zan”dan beslenir. Su-i zan ise, görmediği ve şahitleri, delilleri olmadığı halde karşı tarafa iftira atmakla aynı kapıya çıkar.
Haklı konumda olana gelince, eğer dini yükümlülükleri bilen birisi ise beddua etmez. Ya Allah’a o kişinin ıslahı için dua eder, yada çok canı yanmışsa Allah’a Havale eder yani Allah’a ısmarlamakla yetinir. Haklı olan kişinin böyle bir havalesini ise Cenab-ı Hak çoğu zaman kabul eder ve onun hakkını ondan mislisiyle çıkarır.
Beddua Etmek Günah Mı, Beddua Yerine Ulaşır Mı? Hakkında Gerçek Bilgiler
Bir kişinin, bir mazlumun haksız yere kalbinin incitilmesi, gönlünün kırılması, gözlerinin yaşarması zaten bir beddua halidir. İşte asıl korkulması gereken beddua hali budur, asıl beddua dili budur. Bu mazlumun dilinin hiçbir şekilde lanet okumasına gerek yoktur, Allah hakimdir, merhametlilerin en merhametlisidir. İşte bu nedenle; Ana-Babanın, Masumların, mazlumların, yetimlerin, dilsizlerin, yavruların, çaresizlerin, özürlülerin, kimsesizlerin, hayvanların hal dili ile çaresizlik içinde yaptıkları beddualardan sakınılmalıdır.
Çünkü Allah hali çaresiz kalan kulunun yanındadır; o kuluna yapılana sessiz kalmayacaktır.
Dinimiz, müslümanların kendileri ve diğer müslümanlar aleyhinde beddua etmelerini yasaklamıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V..): “Kendi aleyhinize, evlatlarınızın ve mallarınızın aleyhine sakın beddua etmeyiniz ki; duaların kabul olacağı bir saate rastlarsınız da bedduanız kabul olmuş olur.” buyurmuşlardır. (Müslim, Ebu Davud)
“Kul, herhangi bir şeye lanet ettiğinde o lanet gökyüzüne çıkar. Semanın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lanet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lanete layık ise onda kalır, değilse lanet edene döner.” (Ebu Davud, Tırmizi)
Rasûlüllah Efendimiz (S.A.V.): “Ben lânetçi olarak gönderilmedim.” (Müslim) buyurur. Bir mü’mine lanet (beddua) etmenin, onu öldürmek gibi olduğunu bildirir. (Buhari)
Yine Efendimiz (S.A.V.) “Yapılan bir lanetin (bedduanın) yerine vardığında haksız yere yapıldığını görünce sahibine döneceğini” haber verir. (Tirmizi, Ebu Davud)
Görüldüğü gibi, beddua iki yüzü keskin bir bıçak gibidir. Haksız yapıldığında beddua eden kişiye geri döner. Kalbi yanan kulun bedduasını Allah işitir. İşte o bedduanın önünde hiçbir engel duramaz, koruyucu hiç bir duvar kalmaz. Hedefine varan bir ok gibi yerini bulur. Er yada geç mazlumun bedduası haklı olanın ettiği dua kabul olunur.
Eğer haksız yere beddua edildiyse önce Allah’tan af dilemeli, tövbe etmeli sonrasında o kişiden helallik alınmalı, gönlü yumuşatılmalıdır. Eğer bu kişi öldüyse, artık yaşamıyorsa, Yine Allah’tan af dileyerek tövbe edilmeli ve o kişinin ruhu için okuma yapılmalı yada yaptırılmalıdır.
Allah en doğrusunu bilendir…