Antik devre, Ortaçağ ve Rönesans astronomlarından pek çoğu astrologdu. oldukça çok matematik profesörü yargı astrologlarıydı (Judicial Astrology); cebir, geometri, trigonometri ve yüksek matematiği keşfetmişlerdi.
Bunlar astrolojinin, astronominin atası bulunduğu ve göksel varlıkların transitlerinin Dünya üzerindeki bütün canlı yaşamını etkilediği bilgisini kabullenen yargı astrologlarıydı.
Eski alimlere göre astroloji, insani olanı kavrama, ilahi olanla bağlantıya geçme ve netice şekilde onu idrak edebilme sanatıdır. Ptolemy* kitabı Tetrabiblos’un 3. bölümünde astroloji konusunda şöyle diyor: “Ruha nelerin iyi geldiğine bakacak olursak, saadet, haz ve genel olarak tatmin oluşturmakta insani ve ilahi şeyleri bütünlüklü şekilde kavratan bu öngörüden daha öte bir şey olabilmekte mi?”
Helenistik Astroloji devrinin önemli isimlerinden Sicilyalı astrolog Maternus Firmicus*, astroloji öğrenme ve uygulamanın dini ve ilahi olana ibadet etmeyi beslediğini öne sürmüştü. Eseri Mathesis’te, göklerin ilahi olduğu, astrolojinin ilahi güce ibadeti teşvik ettiğini savunmaktaydı. Gezegenlerin yaşadıklarımıza yol açan kuvvetler olduklarını varsayıyordu. Helenistik Astroloji devrinin özeti sayılabilecek bu eserde, bir astrologun nasıl olması gerektiği konusu için eskilerden buyana gelen etik tanımlamalar bulunmaktadır.
Firmicus’a göre iyi bir astrolog politikanın dışında kalmalı, belalardan uzak durmalı, iyi ve kalıcı bir şöhrete sahip olmalı, dürüst olmalı, açgözlülük etmemeli, hatalarını gördüğü insanları küçük düşürmemeli, tam tersine onları daha iyi davranmaya teşvik etmeli, öngörümlerinde fazla dikkatli olmalı, her zaman ahlaki davranışlar arasında olmalı, kendisine sorulanlara geçerli cevaplar verebilmek adına astrolojiyi doğru öğrenmeli ve iyi anlamalı idi.
Helenistik dönem astrologlarının görüşlerini bir araya toplayan bir öteki eser olan Liber Hermetis’teverilen bilgilere göre, kişinin doğumundan itibaren onun toplumsal sınıfı belirlenmiştir. Liber Hermetis bize, astrologun horoskopa bakarak harita sahibinin bu hayatta gelişeceğini yada dejenere olacağını söyleyebileceğine inandığını göstermektedir. Yani, kişi, düşük bir konumda doğup da doğumunun zorluklarının üstesinden mi ati, yoksa daha da aşağı mı düşecek? ve ya huzur içine doğup aile şerefini koruyacak mı, olmadan kendini kaybedecek, mirasını çarçur edecek ve sefil, fukara ve itibarı zedelenmiş bir biçimde mi ölecek? hepimizin yetenekleri ve yeterlilikleri, ki bunlar mesleğini etkilemekte ve sosyal statüsünü değiştirmektedir, doğum haritasındaki konfigürasyonunun sonuçlarıdır. Bu gerçekte, hayatımızla ilgili konularda yapabileceğimiz ve yapamayacağımız şeyler olduğu anlamına gelir. Bu da bizi, mikrokozmoz ile makrokozmoz arasındaki bağlantıyı fark etmemizi sağlayan eski bir Hermetik deyişine götürür: “Yukarıda ne mevcutsa, aşağıda da o vardır”. Yani makrokozmoz ile mikrokozmoz arasında benzerlik bulunmaktadır. Astrolojide bu benzerlikleri tespit etmemize destekçi olan bir ilimdir. Aziz En Nesefi, Zübdetül-Hakaik adlı eserinde bunu şöyle dile getiriyor: “Küçük insanlarda ne bulunuyorsa, büyük kişide da vardır” Bu da bizim Zodyak dediğimiz gökler kuşağı ile ve gezegenlerle bağlantımız bulunduğu manasına gelmektedir. Zodyak adeta “Dünya’nın Ruhu” şekilde görülmüştür.
328
previous post